18 Nisan 2007 Çarşamba

İÇİNDEN TREN GEÇEN HAYAT

İçinden "tren"
geçen hayat
Babam Devlet Demir Yollarından emekli. Onun için trenler hep hayatımın içinde oldu. Çocukken bir çok kez lokomotife bindim. Lokomotifler çocukluk dönemimde önemli bir yere sahip benim için. En çok görüntüsüne hayrandım; her yerinden fışkıran buharlar, demir tekerleri döndüren çarkların hareketleri, tren hızlandıkça ve yavaşladıkça ritmik bir şekilde artan ve azalan "çu çu çu " sesleri... Bir masalın hüzünlü sonu gibiydi lokomotiflerin kaldırılması ve müzelik olması benim için...

Hala çok seviyorum tren yolcuklarını, zaman ve durumum müsaitse hep trenlerle yolculuk yapıyorum. Klasik tabiriyle gerçekten bir yaşam biçimi bu. Trenlerde sizi "yolcu" tanımından sıyırıp çıkartan bir şeyler var. Diğer taşıtlar gibi sadece bir yerden alıp başka bir yere götürmüyor. Eviniz gibi, bir dostunuz gibi bütünleşiyorsunuz onunla. Evinizdeymiş gibi gezip dolaşabiliyorsunuz. Başka vagonları ziyaret edebiliyorsunuz. Evinizdeymiş gibi çayınızı, kahvenizi içip yemeğinizi yiyebiliyorsunuz. Zorunlu ihtiyaçlarınızı görmek için mola yerini beklemek zorunda kalmıyorsunuz. Artık siz bir "yolcu" değil, orada yaşayan birisi oluyorsunuz. İşte trenleri diğer vasıtalardan ayıran ve sizi "yolcu" tanımından sıyıran özellikleri. O anki ruh halinize ve durumunuza göre ,tekli, çift, 4'lü koltuk ve yataklı vagonları tercih edebiliyorsunuz. Uçak ve otobüs gibi görüş alanınız sınırlanmıyor ve kapanmıyor. Pencereden uçsuz bucaksız ormanları, bozkırları, şehir hallerini, insan manzaralarını sarsılmadan seyredebiliyorsunuz. O sakinlik ve dinginlik içinde kendi içinizede yolculuklar yapabiliyorsunuz.
Bu yüzden benim en fazla uğradığım durak Haydarpaşa Tren istasyonudur. Bana göre Türkiye'nin ve Dünya'nın en güzel yapılarından biridir bu istasyon. Dün yine bir yemek daveti için İstanbul'daydım ve dönüş yolculuğumu trenle yapacaktım. İstasyona geldiğimde büyük bir süprizle karşılaştım.

Türkiye'deki ilk ve tek demiryolu koleksiyonu sergileniyordu istasyonda. Koleksiyonun sahibi ile tanıştım. Devlet Demir Yolları’ndan emekli 59 yaşındaki Mete Tekyıldız. Böyle bir fırasat bir daha ele geçmez diyerek Hemen fotoğraf makineme davranıp koleksiyonun fotoğraflarını çekmeye başladım.
Ankara’da doğan Mete Tekyıldız’ın çocukluğu ailesinin de demiryolu çalışanı olması nedeniyle TCDD amblemi altında geçmiş. Girdiği TCDD Meslek Lisesi’nden 1961 yılında mezun olarak aile geleneğini sürdürmüş. 1200 parçaya ulaşan demiryolu koleksiyonuna da bu yıllarda aldığı bir plastik tren maketiyle başlamış.
Dünya Buharlı Lokomotif Sevenler Derneği’nin tek Türk üyesi Mete Tekyıldız, yurtiçi ve yurtdışından temin ettiği koleksiyonunun demiryolu tarihine ışık tutacak nitelikte olduğunu söylüyor “Yıllardır kişisel çabalarımla oluşturduğum koleksiyonum bir müze niteliğindedir ve ülkemiz ile dünyada tektir.” diyor. Trenlerin hem kız hem de erkek çocuklarını sakinleştiren tek oyuncak olduğunu ifade eden Tekyıldız, hâlâ trene, tren sesine ve demiryollarına tutkuyla bağlı olduğunu belirtiyor.

Annesi, babası, amcası, dayısı, kayınpederi ve eşinin de demiryollarından emekli olduklarını dile getiren Tekyıldız, “Koleksiyonunda, muhtemel sel ve doğabilecek olaylara karşı ray üzerine konarak tren personelini uyarıcı işaret veren kestane fişekleri, TCDD çalışanlarının giydiği bilumum şapkalar ve yaka apoletleri, Avrupa demiryollarında kullanılan muhtelif şapkalar, tren şeklinde dolmakalemler, tablolar, sigaralıklar, dizel ve buharlı tren maketleri, lokomotif motifli kravatlar, kampanalar, telefonlar, gaz lambaları, yine çeşitli ülkelere ait üç renkli demiryolu fenerleri, demiryolu düğmeleri, takım elbiseler, eski biletler, manevracı ve tren şefi düdükleri, tren restoranlarında kullanılan ziller, Avrupa demiryollarında kullanılan kapaklı cep saatlerinin bulunduğunu söylüyor”
Hâlâ bitpazarlarını gezerek, insanların attığı demiryolu ile ilgili çok değerli parçalar bulduğunu belirten Tekyıldız, çok geniş olan koleksiyonunun bir kısmını arkadaşına ait depoda koruduğunu kaydederek, “İçinde tarihî olan ve bir örneği daha bulunmayan parçalardan oluşan koleksiyonumla, devletin desteğiyle bir müze açmak ve bu müzeyi herkesin görmesini istiyorum.” diyor.

Hiç yorum yok: